Yaklaşık 4 saat süren yol ve bitmek bitmeyen son 30-40 km sonunda 12 yıl aradan sonra tekrardan Olimpos’a geldim. Yoğun geçen iş temposundan ruhumu,vücudumu,kafamı dinlemeye gelinebilcek tek yer burası olsa gerek.
Eskiye nazaran gelişmiş, ağaç evler,pansiyonlar fazlasıyla artmış. Daha önce gittiğimde 1-2 tane cafe,bar tarzı yer vardı ama gidişimde yol boyu canlı müzik yapan, cafe,bar,disco tarzında en az 10 tane mekan gördüm diyebilirim.
Bu arada sanırım tatil beldeleri arasında Türkiye’deki en ucuz yer Olimpos. Kaldığımız yerin 2-3 pansiyon yanında adam kocaman yazmış Konaklama + Kahvaltı = 40 TL. Bedava gerçekten! Biz Rüya Pansiyon’da kaldık. Şirin, küçük bir pansiyon. Ama yemekleri harika yorumlardada öyle yazıyor zaten.
Otelden birkaç fotoğraf
Bir de buranın kavun için dondurması meşhur olmuş yada meşhurdu ben bilmiyordum. Her marketin önünde, her pansiyonun yanında ballı kavun içi dondurma diyor. Madem meşhur yiyelim dedim ve yedim. Hiç bir esprisi yok 🙂
Sahile gitmek için örenyerinden geçmeniz lazım. Yıllar önce böyle koruma altında değildi yani elini kolunu sallayarak girip çıkıyordum ama artık girişleri müze kartı ile yapılmakta. Yaklaşık 15 dakika yürümenin ardından sahile ulaşıyorsunuz. Sahil boyunca şezlong yok sadece şemsiye var. Sadece girişte adamlar günlük 20 TL’ye şemsiye kiralıyor. Akşama kadar satıcı geziyor, yemek,cola,bira,nar suyu satan. Yani gün boyu aç kalmazsınız.
2 günlük Olimpos tatilini toplayacak olursam bir o kadar sıkıcı bir o kadar güzeldi. Bol bol dinlendim, bol bol sıkıldım ammaaa sakinlik çok iyi geldi.
Bu da bonus fotoğraf. 2006’da Mustafa ve Koray kardeşimle gittiğim Olimpos tatilinden bir kare.